Nature is always full of unique beauties. Everything that arouses admiration is in nature. Movement of birds, flower petal formation system. Each one is perfect, each one is unique… Creating a model of your own uniqueness, seeking the systematic of being 'unique'; is the pursuit of beauty. The systematic uniqueness that science reveals generates admiration, and I am trying to achieve it in a similar way in a different discipline. The breathtaking connection between generative art and traditional marbling art begins here.

Generative art is created by mathematical algorithms written by the artist. Here, the role of the artist is to create an autonomous system and define the algorithms by which art is created. This process is similar in the art of Ebru. You set up the system as in the manufacturer's art until the first drop of paint touches the water you have prepared. From the moment you drop the paint, a composition is formed (in chaos) within the established system. In productive art - beauty lies in building a system, a third force that dominates the artist and the work itself. The artist “paints” the formula in which a detail extends into countless details and turns into a completed work. The unique properties of a part are written in an algorithm. Developing the systems established in algorithms on natural events and making every moment created by the system unique; The randomness that is expected to emerge is a pleasant resemblance to the traditional Turkish marbling art. To be a bridge between tradition and innovation; It is important in humanity's journey from physical to digital. Both traditional Turkish marbling art and technology are tools to combine our cultural heritage with the time we live in.

The visual language in change in Xenomorphosis was inspired by Giger. Xenomorphos is a transformed creature depicted by Giger. It came from the furthest reaches of space.

Doğanın her zaman eşsiz güzelliklerle doludur. Hayranlık uyandıran her şey doğadadır. Kuşların hareketi, çiçek yaprakları oluşum sistemi. Her biri mükemmel, her biri benzersiz… Kendi benzersizliğinizin bir modelini yaratmak, 'benzersiz' olmanın sistematiğini aramak; güzelliğe ulaşma çabasıdır. Bilimin ortaya koyduğu sistematik benzersizlik, hayranlığı doğurur ve ben de bunu farklı bir disiplinde benzer bir şekilde elde etmeye çalışıyorum. Üretken(generative) sanat ile geleneksel ebru sanatı arasındaki nefes kesici bağlantı burada başlar.

Üretken sanat, sanatçı tarafından yazılan matematiksel algoritmalar tarafından oluşturulur. Burada sanatçının rolü, otonom bir sistem oluşturmak ve sanatın yaratıldığı algoritmaları tanımlamaktır. Ebru sanatında da bu süreç benzerdir. Boyanın ilk damlası hazırladığınız suya değene kadar sistemi üretici sanatta olduğu gibi kuruyorsunuz. Boyayı düşürdüğünüz andan itibaren kurulan sistem içinde (kaos içinde) bir kompozisyon oluşur. Üretken sanatta - güzellik, sanatçıya ve eserin kendisine hükmeden üçüncü bir güç olan bir sistem inşa etmekte yatar. Sanatçı, bir detayın sayısız detaya uzanıp tamamlanmış bir esere dönüştüğü formülü “boyamaktadır”. Bir parçanın benzersiz özellikleri bir algoritmada yazılır. Algoritmalarda kurulan sistemlerin doğa olayları üzerine geliştirilmesi ve sistemin yarattığı her anın benzersiz olması; ortaya çıkması beklenen rastgelelik geleneksel Türk ebru sanatı ile birbirine temas eden hoş bir benzerliktir. Gelenek ve yenilik arasında bir köprü olmak; insanlığın fizikselden dijitale uzanan yolculuğunda önem taşır. Kültürel mirasımızı, içinde bulunduğumuz zaman ile birleştirmek için geleneksel Türk ebru sanatı da teknoloji de bir araçtır.

Xenomorphosis isimli eserde değişimdeki görsel dil Giger’den ilham alınmıştır. Xenomorphos Giger’in tasvir ettiği dönüşüm geçirmiş bir yaratıktır. Uzayın en uzak yerlerinden gelmiştir.